Demokratik ülkelerde siyasi partiler demokrasinin vaz geçilmez unsurlarıdır.
Burada iki kelimeye dikkat edin.
DEMOKRASİ DEMOKRATİK.
Bu iki kelimeden yola çıkarak, bunları hayata kimler geçirecek.
Tabiki ülke yönetimine aday olan siyasi partiler.
Ülkemizde kurulan tüm siyasi partilerin ilk kullandıkları arguman: Demokratlık Demokrasi ve çok sesliliktir.
Peki:
Ülkemizde kurulan siyasi partiler kendi partilerinde ne kadar demokratik ne kadar demokrasiye bağlılar ve kendi partilerinde bu iki kavrama ne kadar uyuyorlar.
Ülkemizde parlamento nüfus oranlarına göre sayıları belirtilen ve 81 vilayette gelen seçilmiş Milletvekillerinden oluşur.
Parlamentoyu oluşturan bu milletvekillerinin ana görevi: Ülke yönetimi için ülkenin menfaatları doğrultusunda görevlerini yapmaktır.
Ayriyeten geldikleri bölgenin sorunlarını parlamentoda çözmektir.
Her milletvekili ülkeye karşı ne kadar sorumluluğu varsa bir o kadarda kendisini seçip parlamentoya gönderen bulunduğu bölgenin seçmenine karşıda sorumluluğu vardır.
Ülkemizde bakıyorum bir bölgenin milletvekili kendi bölgesinin sorunlarını seçmenine karşı görev olarak görüp parlamentoda yüksek sesle dile getirince bir bakıyoruz partisinden ihraç ediliyor.
Hani: Siyasi partilerin ana argümanı demokratlık demokrasi idi.
Hani:Demokrasi çok seslilikti.
Yine bakıyoruz bir partinin milletvekili partisinde yapılan yanlışları yüksek sesle dile getirince, bir bakıyoruz partisinden hemen ihraç ediliyor.
Hani:
Ana argümanınız Demokratlık Demokrasi ve parti içi çok seslilikti.
Geçen hafta ülkemizde Anamuhalefet partisi olan CHP'nin 37.kurultayi yapıldı.
Bu kurultayı TV den izlerken kendi kendime şöyle dedim:
Demokratlıktan, Demokrasiden ve çok seslilikten bahseden tüm siyasi partilerin samimi olmadığını gördüm.
DEMOKRASİ ile yönetilen tüm ülkelerde Sosyal demokrat partilerin diğer partilerden ayıran en büyük özelligi: Demokratik, Demokrasiden yana ve eleştiriye çok sesliliğe açık olmasıdır.
Ülkeyi yönetmeye aday Anamuhalefet partisi 37.Kurultayinı yapıyor.
Bu kurultayda Genel baskanlik için adaylar adaylıklarını açıklıyor.
Parti tüzüğü gereği aday olan adaylar; aday olmaları için belli bir delegenin imzası ile divana öneriliyor.
Kurultaya bakıyorum genelbaskanliga aday olanların yeterli imzayı bulamadıkları için adayliklari kurultay divaninca kabul edilmiyor.
Hatta yeterli imzaları temin edilmemesi için parti içi iktidar yanlilarinca var güçlerince engelleniyor.
Hani:
Siz sosyaldemokrattiniz.
Hani:
Siz Demokrasiden yanaydiniz.
Hani:
Siz çok seslilikten yanaydiniz.
Bu kurultayı izledikten sonra çıkan sonuç ise:
Yıllardır savunduğum bir tez.
CHP Ne Zaman parti içi iktidar sevdasindan vaz geçip kendini ülke iktidarına hazirlarsa ışte o zaman iktidar olur.
Son kurultayda gördüğüm tablo hala bir arpa boyu yol alınmamış malesef.
Her kurultayda hala parti içi iktidarın Çarşaf liste yerine anahtar liste ile seçim yapması bunun göstergesidir.
Eğer gerçekten sosyal demokrat bir parti ise CHP:
Sosyaldemokratligin ana argümanı olan: Demokrat demokrasi ve çok sesliliği kendine rehber edinip bu ilkelerden uzaklaşmamasi gerekir.
Eğer bu ilkelerden bu argumanlardan uzaklaşarak yapılan kurultaylar sadece kendin çal kendin oynamadan öteye gitmez.
Bu kurultayla ilgili yazacak söylenecek daha çok şeyler var.
Bu bakımdan diyorumki:
Siyasi partiler kendi partilerinde demokrasinin tüm unsurlarını uygulamadiklari zaman.
Bize demokrasiden demokratlıktan çok seslilikten bahsedemezler.
Kendi partilerinde demokrasiye demokratliga uymayanlar
Ülkede demokrasiden demokratlıktan bahsedemezler.
KİŞİNİN AYNASIDIR İŞ LAFA BAKILMAZ.
Saygılarımla.