Sevgili okuyucularım,
Geçen yazımda Sarıkamış destanlarından bahsetmiştim. Evet… Sarıkamış olayı ülkemizin yakın tarihinde yaşanmış gerçek bir savaş felaketidir. O coğrafyanın çocuğu olan ve daha sonraki yıllarda halk dilinde “Macir” olarak ilimize gelenlerin Sarıkamış anlatımlarını doğrudan doğruya yaşadıkları, karşılaştıkları yürek parlatan felaketini büyüklerimiz gençlik yıllarımızda anlatırlardı.
Yine tarih sayfalarında tanıdığımız Terpinkli İsmail Ağa, Sarıkamış olayının yaşandığı günlerde Allahüekber Dağı eteklerindeki bir köye giderken iki asker ölüsünün çakallar tarafından parçalanıp yenildiğine tanık olmuş, bu görüntünün olumsuz etkilerinden yaşam boyu kurtulamamıştı. Yaşlılık döneminde bile konuşma güçlüğü çekerek ağır ağır konuşmasıyla bu acıklı olayın izlerini taşımıştı.
Küçüklüğümüzde masallarda anlatılan ve bizlerin çizgi roman kitaplarında okuyup rüyalarımıza giren “ GORDEŞEN ve KEFKER KÜSKÜ “ adlı korku canavarların Sarıkamış felaketinde asker ölülerini parçalayan çakallara takılan isimler olduğunu yine kitaplarda öğrenmiştik.
Evet… Sarıkamış harekâtında açlık, soğuk ve bitkinlikle boğuşulan acı dolu günler olarak tarihe yazılmıştır. Harbiye Nazırı Enver Paşanın, Erzurum’daki Dokuzuncu Kolordu Komutanlığına çektiği şifreli telgrafla kara ve deniz ordularının seferber edilmesini ve bütün müstahkem mevkilerin silahlanmasını isterken, Köylerde, Kasabalarda dolaşan davullar seferberlik ilan edildiğini duyururken Anadolu’dan ığıl ığıl ( ağır ağır) gelen gençler, asker alma dairelerine gidiyorlardı.
Askerlik şubesinin önünde toplanan gençler kendi aralarında konuşarak katılacakları savaşta bir sene önce Osmanlının mağlubiyetle ayrıldığı Balkan faciasının acısını hafifletmeyi, 93 harbinde Ruslara vermek zorunda kaldığımız savaş tazminatı nedeniyle hazinemizin boş olduğundan ödeyemediğimizden yerine Kars, Ardahan, Batum ve Doğu Beyazıt’ı geri almaya geldiklerini birbirlerine anlatıyorlardı…
Meydanda toplananların bazıları asker kıyafetli, çoğunun üstü başı perişan, incecik mintanlılar, kolları kısalmış ceketliler, yırtık urbalılar, kimi sarıklı, kimi fesli, çoğunluğunun ise başı açıktı…
29 Ekim 1914'te Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın isteğiyle Osmanlı donanması Rus limanlarını bombalayarak Osmanlı I. Dünya Savaşı'na girmişti. Kafkas Cephesi'nde Hasan İzzet Paşa'nın komutasında 9. 10. ve 11. kolordular ile bir süvari tümeninden oluşan 3. Ordu vardı. Resmi belgelere göre bu ordu, Jandarma ve menzil birlikleri hariç 97 bin kişi kadardı. Bazı kaynaklar bu sayının 190 bin kişi olduğunu yazıyor.
1 Kasım 1914'te Ruslar, Sarıkamış üzerinden Erzurum Köprüköy'e saldırdılar. Kasım ayı başlarındaki Köprüköy ve Azap muharebelerinde 3. Ordumuz, Rusları geri çekilmeye zorladı. Bunda başarılı da oldu. Ancak Rusları söküp atmak mümkün olmadı… Kar yağmaya başlamış, dağlar karla kapanmıştı. 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, o karda kışta, yarı aç yarı çıplak bir savunma ordusuyla düşmanın üzerine daha fazla gitmeyi uygun bulmadığından harekâtı durdurmuştu. 3. Ordu Köprüköy'de beklemeye başlarken Enver Paşa, bir kuşatma harekâtıyla Rus ordusunun yok edilmesini, böylece 40 yıldır düşman elindeki Kars'ın, Sarıkamış'ın kurtarılmasını istiyordu. Osmanlı Orduları Genelkurmay Birinci Başkanı Alman Fridrich Bronsart Van Schellendorf ve müttefik Alman subayları da bu düşüncedeydi. Enver Paşa, Genelkurmay İkinci Başkanı Hafız Hakkı Bey'i durumu incelemesi için Kafkas Cephesi'ne göndererek Hafız Hakkı Bey 2 Aralık'ta Erzurum Köprüköy'e geldi. Burada Hasan İzzet Paşa ve kurmaylarıyla görüştü. 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, 10. Kolordu Komutanı Ziya Paşa ile 9. Kolordu Komutanı Ahmet Fevzi Paşa o koşullarda bir harekâta karşı çıkmışlardı.
Bunun üzerine doğuya gitmek üzere Enver Paşa İstanbul'dan hareket ederken 10. Kolordu Komutanı Ziya Paşa'yı emekli ederek yerine Hafız Hakkı Bey'i “Paşa” yapıp bu göreve atamıştı. O bölgeleri çok iyi tanıyan 9. Kolordu Komutanı Ahmet Fevzi Paşa'yı da emekli etmiş, onun yerine de Ali İhsan Paşa'yı getirmiş,11. Kolordu Komutanlığı'na ise Abdülkerim Paşa'yı atamıştı. Harekâta karşı çıkan 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa da 18 Aralık gecesi istifa edince 19 Aralık'ta Enver Paşa, 3. Ordu Komutanlığı'nı bizzat üzerine almıştı.
3. Ordu'ya acil erzak lazımdı. Taarruz halinde asker aç kalabilirdi. Askerin kışlık giysisi de yoktu. 100 bin takım kışlık giyecek taşıyan gemiler Karadeniz'de Ruslar tarafından batırılmıştı. Enver Paşa, cepheyi ziyaret ettiğinde ordunun perişan halini gördü. Ertesi gün orduya yayımladığı bir bildiriyle askerlere şöyle seslendi: “Askerler! Hepinizi ziyaret ettim. Ayağınızda çarığınız, sırtınızda paltonuz olmadığını da gördüm. Fakat karşınızdaki düşman sizden korkuyor. Yakın zamanda saldırarak Kafkasya'ya gireceğiz!” demişti.
25 Aralık 1914 günü Sarıkamış’ta askerler eksi 30 derecede dinmek bilmeyen tipiden korunmaya çalışarak bellerine kadar gelen yeni yağmış kara bata çıka tek sıra halinde yürüyorlardı. Uzayıp giden asker sırasında birbiri ardına düşen askerler görülüyordu. Önce ayakları donuyor. Düşenlerin çoğu bir daha kalkamıyordu. O anın tanıklarından Köprülülü Şerif (İlden) şöyle diyordu: “Biz belki on bin kişiden çok insanı bir günde karların altında bıraktık ve geçtik. Bir köy evinin önünden geçerken avlularda yatan üstleri karla örtülmüş cesetler görüyorduk. Evin kapısını açılınca İçeride odun tomrukları gibi üst üste dizilmiş cesetler vardı. Soğuktan bronz heykeller gibi duruyorlar, hiç bozulmamışlardı”.
Sevgili okuyucularım, Enver Paşa, Hafız Hakkı Paşa'nın da desteğiyle on binlerce vatan evladının canı, kanı pahasına Sarıkamış’ta büyük bir kumar oynamıştı. Sarıkamış dramının bir numaralı sorumlusunun hiç tartışmasız Enver Paşa olduğunu tarih sayfaları yazmaktadır.
Neden sorumlu;
1- Sarıkamış Harekâtı, Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın kararıyla yapılmıştı.
2- Enver Paşa, 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa'nın ve 9. Kolordu Komutanı Ahmet Fevzi Paşa'nın tüm itirazlarına rağmen, onları görevden alarak harekâtı gerçekleştirmişti.
3- Enver Paşa, hiçbir savaş tecrübesi olmayan Hafız Hakkı Paşa'ya fazla güvenmiş, Enver Paşa'nın 10. Kolordu'yu teslim ettiği Hafız Hakkı Paşa'nın çok ciddi askeri hataları olmuştu.
4- Enver Paşa, kendi ordusunun giyecek, yiyecek, top, tüfek bakımlarından Rus ordusundan daha zayıf olduğunun farkındaydı.
5- Enver Paşa, havaların bozduğunu, her yerin karla kaplandığını, eksi 30 derecede yarı aç yarı çıplak bir savunma ordusuyla kilometrelerce yürümenin “ölüme yürümek” olduğunu görüyordu.
6- Enver Paşa hayallerine, ihtiraslarına yenildi. Önce Batum'u, Ardahan'ı ve Kars'ı Ruslardan geri alacak, sonra Kafkas Müslümanlarını Rus boyunduruğundan kurtarıp Turan hayalini gerçekleştirecekti.
7- Enver Paşa’yı, Osmanlı Genelkurmayı’ndaki Alman komutanlar mı etkiledi veya Enver Paşa Hafız Hakkı Paşa’nın kurbanı mı oldu veya Komutanlar planları tam uygulayamadılar mı?
8 - Enver Paşa, Alman komutanlara ve Hafız Hakkı Paşa'ya çok güveniyordu.
Sevgili okuyucularım, Enver Paşa, büyük bir vatanseverdi. Ancak “akıl” değil, “duygu” adamıydı. Sarıkamış'ta aklıyla değil, duygularıyla hareket ettiğinden tecrübeli komutanların uyarılarına kulak asmamıştı. Enver Paşa tecrübesizdi, 3 Ordu gibi büyük bir orduyu hiç yönetmemişti. Yeri gelince “durmayı”, yeri gelince “geri çekilmeyi” bilmiyordu.
Askeri strateji bakımından bunlar büyük eksiklerdir.
Kaynak: Sami ÖNAL. Halide ALPTEKİN. Sinan MEYDAN, ATASE Arşivi,