TÜRK DESTANLARI: ÇANAKKALE 2
Sevgili okuyucularım,
Geçen yazımda Çanakkale destanını yazmış bu hafta da Çanakkale 2 ile yazıma devam edeceğim. Çanakkale savaşı ile Osmanlı Devleti tarih sahnesinden yavaş yavaş çekilirken bile dünyada eşine az rastlanan tam dokuz cephede Türk destanları yazıyordu. Bu dokuz cephe;
1 – Doğu Cephesi
2 – İran Cephesi
3 – Irak Cephesi
4 – Suriye Cephesi ( Hicaz Cephesi-Yemen Cephesi-Sina-Filistin Cephesi)
5 – Kuzey Afrika Cephesi
6 – Makedonya Cephesi
7 – Romanya Cephesi
8 – Galiçya Cephesi
9 – Çanakkale Cephesi
Bu cephelerde atalarımız dünyada görülmemiş kahramanlıkları imkânsızlıklar, yokluklar ve zorluklar içinde vatanımızı bize emanet etmişlerdir. Bilhassa Çanakkale Cephesinde deniz ve kara savaşlarında Türk milletinin ve onun bağrından çıkan Türk Mehmetçiklerinin milli birlik ve beraberlik içerisinde Türk vatanını bölüp paylaşma hevesleri olan ittifak kuvvetlerini nasıl mağlup ederek Çanakkale geçilmez bir hale getirdiklerini dünya savaş tarihi yazmaktadır. Türk tarih sayfasında ayrı bir yeri olan Çanakkale savaşlarında Mehmetçikle omuz omuza savaşan ve hatıralarını yazan Alman subayı Albay HansKannegıeser şöyle demişti “ Dünya tarihinde Çanakkale Savaşı gibi bir savaş vuku bulmamıştır”.
Sevgili okuyucularım, tarihini bilen insanların uyanması, silkelenip ayağa kalkması günümüz teknolojisinde çok kolay olmaktadır. Çok şükür son zamanlarda milletimiz ve bilhassa genç nesil arasında tarihine ve ecdadına karşı oluşan ilgi ve alaka beni çok memnun etmektedir. Bilhassa geçmiş yıllarda açmış olduğum Çanakkale Savaşı fotoğraf sergilerinde genç öğrencilerin ne kadar dikkatli sergideki fotoğrafları incelediklerini, incelerken zevk aldıklarını bana sorular sorarak Çanakkale’de destan yazan atalarıyla ilgili bilgi aldıklarını yaşayan biriyim. İngilizlerin meşhur başbakanı Churchill,” Ne kadar geriye bakabilirseniz o kadar ileriyi görürsünüz. Bugün ile geçmiş arasında bir kavga başlatacak olursak geleceği kaybetme tehlikesine düşeriz “ demişti. Yine tarihçimiz Ahmet Cevdet Paşa da “ Tarih bilmeyen kişi, pusula bilmeyen gemi kaptanına benzer. Her ikisinin de karaya oturma tehlikesi muhakkaktır “.
Kurtuluş savaşı yıllarında dokuz cephede savaşırken esir düşen ve dünyanın çeşitli yerlerine bulunan esir kampına götürülen tarih sayfalarında tahminen 200 bin civarında olduğu yazılan Türk askerlerin bilhassa İngilizlerin çok kötü muamele ettiklerini yazarlarımız dile getirmektedirler. Bunlardan 15 bin kadarının “gözleri tedavi ediyoruz” bahanesiyle İngiliz ve Ermeni doktorlar tarafından kör edilmişlerdir. Bu gün Avrupa Birliğine girmemiz hususunda Türkiye lehine bir politika izleyen İngilizlerin bu tutumunun altında acaba ne menfaatler ve maksatlar gizlidir. Çünkü İngilizlerin menfaatleri olmadan bir politika izlemeleri mümkün değildir. Bildiğim kadarıyla Avam kamarasının duvarında asılı olan şu cümle her şeyi açıklamaktadır; “ İNGİLİZLERİN DOSTU YOKTUR, MENFAATLERİ VARDIR “.
İngiliz komutanlar, Çanakkale’de başarıya ulaşamayıp çaresiz kalınca Türk siperlerine zehirli gaz atma emri verdiklerinde ilahi mucize ortaya çıkarak denizden karaya doğru esen rüzgâr bir hafta boyunca karadan denize doğru esmeye devam etmiş, rüzgâr sayesinde Türk askeri imhadan kurtulmuştu. Çanakkale’de zehirli gaz kabul etmeyen İngilizler, bu iddiayı kendi gazetelerinde manşetlerine taşıyan kendi savaş muhabirlerini yalanlayınca muhabirlerden biri anılarında;
“ Gaz kullanımına karşı savaşmak için faal hazırlıklar yapılıyordu. Çünkü istihbarat gaz kullanılacağını söylüyordu. Saat 9.30 da Generalle ( Godley) dışarı çıkarken tercümanlar kendilerine de gaz maskesi verilmesi hususunda ısrarcı oldular. Generalle derenin içinde gezerken dere enkaz ve pislikle doluydu. Derenin her tarafından dayanılmaz derecede iğrenç bir koku yayılıyor, milyonlarca sinek sürüleri dere içinde hücum ediyordu. Derenin bir köşesinde tüfeklerini dizlerinin üzerine koyarak oturmuş vaziyette yedi Türk askeri vardı. Bunlardan biri arkadaşının boynuna koluna dolamış vaziyette yüzüne mütebessümüne bakıyordu. İşte bu anda ölüm, bu yedi Türk askerini avlamıştı. Bunların tamamı sanki uyuyor gibi görünüyorlardı. Çünkü bu yedi Türk askerinden ancak birinde yara izi gördüm, diğerlerinde hiçbir iz yoktu. Gaz bombalarının atıldığı havanlar, mermileri kısa menzilden düşman siperlerine dik olmak üzere 30 veyahut 70 litrelik melinitil bombaları düşüren ölümcül silahlardı “.
Bu gaz ve çürümüş insan etlerinin kokusundan rahatsız olan İngilizlerin sık sık ateşkes istemelerini Esat Paşa hatıralarında “ İngilizler böyle bir anlaşmanın yapılmasını dört gözle beklemekteydiler. Çünkü Gelibolu’nun çoğunlukla kuzeyden esen rüzgârı, ölülerin kokmuş vücudundan çıkan fena kokuları onlara doğru sürüklediğinden pek güç durumdaydılar” demektedir.
Sevgili okuyucularım, tarihimizde olduğu gibi Birinci Dünya Savaşının her safhasında Ecdadımız esirlere hiçbir zaman kötü muamele etmemiştir. Tarih boyunca vatanını düşmanlarına çiğnetmemek, şanlı al bayrağımızı indirtmemek, Ezan-ı Muhammedi susturmamak için savaşmış ama eline düşen esirleri Hz. Peygamberimizin esirlere yaptığı muameleri örnek alarak onlara misafir muamelesi yapmışlardır. Çanakkale Savaşında Türk askeri, Kızılhaç teşkilatına, müttefiklere ait hastanelere kesinlikle mermi atmadıkları, yanlışlıkla Anzak’lara ait bir katırı öldürdükleri için özür dilediklerini bir Anzak albayı memleketine gönderdiği mektubunda itiraf etmiştir.
Sevgili okuyucularım, müttefik devletlerin Çanakkale öldü, bitti, tükendi zannettikleri, hasta adamın canını çıkarıverelim de mirasını bölüşelim diyerek sonunda Türkleri tanıyamamanın bedelini çok ağır ödeyerek geriye bakmadan çekip gittikleri yerdir. Tarihçilerin aklını durduran, tarih yazarlarını acziyete sevk eden, geçmişten ibret almayarak Türk’ü tanımayan, imanı, inancı, vatanı, bayrağı, şeref ve haysiyeti için onun neler yapabileceğinin hesabını yapmayanların gereken cevabı aldıkları bir yerdir.
Çanakkale’de ecdadımız gerçekten her evden üç-beş şehit vermek suretiyle bu vatanı bize emanet etmişlerdir. Memlekette erkek nesli asgariye inmiş,15-16 yaşlarında gençler askere alınmış, gidenlerden çok az sayıda geri gelenler ise en az yedi sene askerlikten sonra geri dönebilmişlerdi. O günkü ecdadımız ile bugünkü torununun hayat felsefesi o kadar farklı ki Çanakkale’de çarpışan askerlere verilen çok cüz-i miktardaki maaşı gazilerimiz; “TÜTÜNÜ VE YEMEĞİ BULDUKTAN SONRA NE YAPACAĞIZ BİZ PARAYI “ diyen şehit ve gazilerimizin mekânı cennet olsun…
Kaynak: Abdullah UÇAR Haçlı Gururunun Ezildiği Yer Çanakkale –Mehmet İhsan GENÇCAN Kan Çiçekleri-Carl MÜLNHAN Çanakkale Savaşı