Sevgili okurlarım!
Dünyamızda öyle binalar vardır ki, o millet ve dini ile bütünleşmiştir. Taçmahal, Piramitler, Eyfel Kulesi, Kremlin Sarayı, Beyaz Saray, Ayasfya, Mescid-i Aksa, Mescid-i Nebevi, Kabe-i Muazzama gibi.
1453 yılına kadar Hristiyan dünyasının sembolü olaraak bilinen Ayasofya, 1453 itibari ile Fethin sembolü olmuştur. Fatihin ve fethin sembolü olan Ayasofya 1934 e kadar bu yönü ile İslamın ve Osman oğullarının gücünün bir emaresi gibi dim dik günümüze kadar gelmiştir. Fethin komutanı Sultan Fatih’in mirası bu eser 1934 yılına kadar bi hakkın ibadet hani ve fethin sembolü olarak varlığını her zaman korumuş. Dostu umut, düşmana haddini bildiren bir nişane olarak bilinmiştir.
Taki 1934 yılında alınan bir karar ve atılan imzalarla ( bu gün sahte oldukları ispanlanmıştır) ücret dahilinde gezebileceğin bir müze halini anlıncaya kadar. O günden bu güne mahsun olan bu mabet, Müslümanın içinde eşi olmayan bir yara zaman zaman kaşınarak kanatılan bir yara olarak hep durmuktaydı. Ama bu gün İstanbul'un ikinci kez fethedilmesi gibi bir aşk ile tekrar Ümmetin ibadeti için asli vazifesine şükür ki dönüştürülmüktü ve hatta Ayasofya Fatih’in emaneti ve fethin sembolu olarak hakkettiği yeri almıştır.
Türkiye bu kritik kararı alarak, düşmanları adeta kudurtmayı başarmıştır. Bu gün dünya göndemine de bomba etkisi yapan bu hadise karşısında, yapılan açıklama ve beyanetler devletlerin içindeki asıl gerçeği dillerine çıkartmaktadır. Yunanistan'ın Kilise olmayacaksa müze olarak kalmalı ifadesi ise tam bir komedi.
Kendi ülkelerinde kapatıkları, yıktıkları, bilmem ne hanelere dönüştürdükleri mazlum müslüman insanların mabetlerini çabucacık unutmuş görünmektedirler.
Ayasofya Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde dir ve bu ülke kendi sınırlarında olanı istediği gibi kimseye sormadan açma hakkına sahiptir. Bu hakkı bizde görmeyenlerin söylem ve açıklamaları ise hiçbir geçerlilik arzetmediği gibi, toplum nezdinde de karşılık bulmamıştır ve inanıyorumki asla bulamayacaktır.
Dünyamızdaki var olan farklı kıta ve ülkelerde yaşayan müslüman halk tarafından takdir ve tebriklerle karşılanan ve dualarla bezenen bu olay asla ve kata birilerinin tehtid ve karşı söylemine dayanarak harcanmayacaktır.
Ayasofyadan yıllar sonra ilk ezan seni göklerin inlettikten sonra birdaha da susmayacak ve susturulamayacaktır inşaeALLAH. Ümmet ve millet mukaddesatına sahip çıkmıtır ve çıkacaktırda. Dün 7 düvele karşı yalın ayak, aç karınla direnenler bu insanların atası dedesiydi. O atanın torunları da gerekirse aynı yaşam mücadelesine vermeye her zaman hakirdir.
İnsanımız yokluk yaşayabilir, aç kalabilir, fakir olabilir ama asla dinsiz olmadı olamaz ve olmayacaktır.
Ayasofya’nın (tekrar açılması ve istanbulun ikinci kez fethi olması hasebiyle) bu mücadeleyi verenlerden ve başaranlardan milletim ve islam ümmeti adına Allah razı olsun. Bu mabedin kapısının açılması gibi Aksa’nın kurtuluşunuda görmeyi Rabbim bizlere nasib etsin. İlk adım atıldı durmak yok diyerek peş peşe yapılan icraat ve atılan adımlarla hayallerimizi başarcağız. Biz göremesek te Rabbim evlatlarımıza görmeyi nasib eder nişaeAllah.
Tüm dünya mahzun ve muhtazaf olan İslam ümmetine, milletimi hayırlı olsun. Rabbim bu kalbi huzur ve mutluluğumuzu bozmasın. Bu huzur ve dik duruş adına adım atanlardan, taş üzerine taş koyanlardan razı olsun. Bizlere de dirayet ve azamet nasib etsin.
Daha güzel günler yaşamayı bizlere ve insanlığa nasib etsin.
Yeni bir yazımızda görüşene kadar ; Selam, muhabbet ve dua ile…..