Sevgili okurlarım, hayal ve hafıza dünyamdan bir film şeridi gibi geçen kısa bir geçmiş ve yaşadıklarımızın hatıralarını derleyeyim istedim.
İnsanlık olarak neler neler gördü şu küçük dünyamız! Kuş Gribi, Sar hastalığı, acı ve gözyaşının sel olduğu ve sıradanlaştığı depremler heyelanlar, bu millet için artık günlük sıradan bir olaymış gibi televizyon görüntüleri arasında pek dikkatimizi çekmeyen geçen şehit ve baskın haberleri ve derken en son yaşadığımız covid19 (korona virüs) salgını ve dünya genelindeki acı etkisi.
Peki, bu kadar felaket ve ıstırap sonunda insanlık ne öğrendi ve geleceğe dair ne planlar kurarak hayatına devam etti?
İnsanlık bir yana ama özellikle biz inanan ve Müslüman toplumlar hangi dersleri çıkartıp hayatımıza yön verdik verebildik?
Sıkıntı anında ve sonrasında kısa bir süre beklide kendimizi Hakk ile meşgul edip, Haka yöneldik ama sonrasında yine nefis ve hayat (her türlü bahanesiyle) bize tekrar yenmedi mi?
Eskilerin dediği gibi ‘sen kendini Hak ile meşgul etmezsen, batıl seni işgal eder!’
Çok acı ama gerçektende bu söz her seferinde tekerrür etmedi mi?
Her sıkıntı ve belada Hakka yönelen bedenlerimiz, semâya açılan ellerimiz; bela ve sıkıntı bittiğinde yine hiçbir şey olmamış gibi fâni dünyanın fâni işlerinde kaybolup gitmedi mi?
Tüm inananları bu kapsam içine dâhil edemem ama ekseri insanlığımız bu hengamede yitip gitti. Gitmedi mi?
Hayatın her anı, alınan her nefesin aslında bir sınav olduğunu bilmem ne zaman anlayacak ve o her nefeste yenisi gelen sınavlara karşı nasıl hazırlıklı olacağız? BU sorunun cevabını bilemiyorum kaç kişimiz merak etti? Merak etti ve hayatını o yeni sınavlara karşı hazırlıklı bir halde devam ettirdi?
Covid19 süresinde en fazla 2 veya 3 gün dışarı çıkma yasağına uyarken, serbest olduğu an yine hiçbir şey olmamış gibi sokaklara inen ve hayata ve virüse cahil cesaretiyle meydan okuyan bizler değimliydik?
Sevgili okurlarım, bu kadar sorunun ne gereği var diyorsunuz beklide. Ama, gerçekten kendi nefsimizde, cevaplarının bulunması gereken, sorulardan sadece bir demet.
Sevgili okurlarım, sonunda sonuna giren düş dünyamızda, ne kadar ömrümüz kaldı bilinmez. Ama en azından bu son dönemini güzel yaşama ve evlatlarımıza güzel örnek olma yolunu seçmeye çalışmalıyız. En azından ben öyle düşünüyorum. Göründüğü gibi kimin hangi vakit hangi sebeple bu dünyadan gideceği hiç belli değil. Bu belirsizlik her zaman dikkate alınmalı ve her an ölecekmiş gibi Hakkı bilerek yaşamalıyız ve tabii ki hiç ölüm bize gelmeyecekmiş gibi de dünyamızı idame etmeliyiz. Bu ikilemi gözeten iyi bir denge tutturmak zorunda olduğumu bilmeliyiz. Bu bilinç ve irade ile de hayatımıza devam edelim inşaeALLAH…
Başka bir yazımızda buluşabilmek ümidi selam, muhabbet ve daim dua ile….