Evde, işte, mecburi yaşam hareketliliğin de dahi hep bir endişe ve yaşam kaygısı duyarak yaşadığımız şu günler de neler yapabiliriz?
Bana kalırsa neler yapamayız ki!
Bir virüs dünyaya meydan okurken bizim de yalnızca korkuyla bu günlerin geçmesini beklememiz oldukça rahatsız edici bir durum. Çünkü üretemeyen beyin maalesef ki kaygının ve korkunun esiri olacaktır.
Aile içi huzur belli bir süreden sonra tırmanışa geçip yerini huzursuzluğa bırakacaktır. Evvelâ bunun farkında olmak gerekiyor sevgili okurlar.
Süre uzadıkça tahammül seviyemiz zorlanacak ve insan olarak daha sabırsız duruma geleceğiz.
Peki bu durumun böyle olmasına ve bizi bu denli etkilemesine izin mi vereceğiz!
Hayır!!!
Ben kendi adıma sizler için önerilerde bulunmayı bir borç bildim.
Zor süreç sizi daha çok yaşama bağlamalı ve bunun için muhakkak tüketmek yerine üretmeyi hedef edinmelisiniz.
Okuyarak, yazarak, spor yaparak ya da sizi rahatlatacak aktivitelerde bulunarak.
Önemli gördüğüm bir diğer hususta şu ki;
Sürekli yaşam kaygısı taşıyan, kronik rahatsızlığı olan büyüklerimize moral vermeyi kendinize görev edinin. Evin içinde sürekli olumsuz bir tablo çizmek yerine, hayatın her döneminde böyle zorlukların olabileceğini ve geçeceğini onlara empoze edin.
Biz millet olarak genç, dinamik bir yapıya sahibiz. Bu durum bir çok ülkeye göre büyük bir avantaj önce bunu görelim. Bu avantajımızı yalnızca virüsle mücadelede değil, hayatın her alanında kullanabilmeliyiz.
Pozitif olmak ve yaşam enerjimizi en yüksek seviyede tutmalıyız!
Hepimiz, normal yaşam şartların da zaten bir takım problemlerle mücadele eden bireyleriz. Bunu düşünün, zaten hep bir mücadele verdiğimiz hayatlarımız varken, bu sürecinde bizler için bir imtihan olduğunu ve elbette ki geçeceğini düşünün.
İnsan odaklı olmayı, çözüm odaklı olmayı benimseyip olanı kabule geçerken de yaşamaktan duyulan lezzeti unutmayalım.
Bu süreç geçtiği zaman yaşam şartları değişecek bir çok kişinin olacağını hatırda tutalım. Sevdiklerini, anne yada babalarını, eşlerini kaybeden insanların varlığını düşünerek evde kalmanın hiçte zor olmadığını düşünelim.
Hatta bu günlerde küçük çocuklarından, eşlerinden uzak durmak için otellerde, öğretmen evlerinde, polis evlerinde uyumak zorunda kalan ve her an bu kabusla başbaşa kalan sağlık çalışanlarımızı düşünelim!!!
Bilinçli olalım, evde canımız sıkılmasın ki canımızdan olmayalım!
Sıkı can iyidir, çıkmaz!!!