YÜREĞİMDEN DÖKÜLENLER...
Ah.. Malatyam...
Ah..Ülkemin güzel şehirleri...
Yerle bir oldunuz! İçimize oluk oluk aktı gözyaşlarımız!
İlmek ilmek işlendi sancılarımız...
Öyle çok umudumuz vardı ki gülmeye dair, gözyaşlarımızla kalakaldık.
Sancılarımız çok. Derin, bitmez geçmez bir yara var artık bağrımızda.
Şehirler yerle bir, umutlar asılı kaldı havada ve sevinçler kursakta.
Tam güzel olacak herşey dediğimiz bir anda sarıp sarmalandık acılara...
Vurulduk en dar vakitte, hiç olmadık soğuk bir gece yarısında!
Uykular ölüme döndü, çatılar tabut, yataklar mezar oldu canlara...
Anasını babasını, evladını atasını çaresiz bekledi umutlar!
Bir ses, bir nefes için semaya yalvardı avuçlar!
Çaresiz çırpınışlar ve korku dolu kaçışlar!!!
Sonuna gelmiş hayatlar, yaşamak için imdat diyen soğuk betonlar!
Şehir karlı, kefen oldu çoğuna huzur veren bu beyazlıklar!
Kulaklarım da çığlıklar, boğazda düğümlenen hıçkırıklar!
Bütün hayatı, umudu elinden alınan masum çocuklar...
Anadan üryan oldu insan ve sıyrıldı dünyalık denen bütün mekanlardan!
Terk-idiyar eyledi memleketini çaresiz kalan insanlar!
Bitti gözünde yere göğe koyamadığı dünyası, yerle bir oldu hem canı, hem de yuvası!
Herşeyden habersizdi oysa; her sabah ki gibi uyanıp çayını yudumlayıp çıkacaktı belki de yola!
Bilemezdi işte, bilemezdi kahrolup, yeniden başlamak zorunda kalacağını hayata!
Çaresizlik nedir, sonuna kadar yaşadı sevdikleri toprağın altında kalınca...
Şehir öldü!!!
Şehir bir mezarlık oldu bana kalırsa...
Şimdi bize kalan eksik, yarım ve hevessiz bir umutla...
Bu sancı geçer mi bilmem!?!
Gidenin yaktığı, kalanın yaşamadığı bir dünya kaldı arkada!
Birgün herşey güzel olacak bir masal ama belki sarılırsak iyileşecek bir nebze bu amansız yara!!! 09.02.2023
Evet, bir depremzede olarak ilk duygularımı böyle döktüm bende kağıda. Ya bir şiirdir adı, ya da düz bir yazı fakat hissettirdikleri ortada. Büyük bir enkazın ardından, şehrimden yani Malatyam'dan uzakta yazıyorum bu satırları da. Memleketimi de bu kadar sevdiğimi hiç bilmezdim, böyle acı bir vedayla anlamış oldum galiba. İnanın çok zormuş depremi yaşamak, televizyondan izleyip kahrolmakla aynı olmuyormuş asla. Gözlerimin önün de yerle bir olan yuvalar için çaresiz çırpınışımı ömrümce unutamayacağım ama; bu felaketin yarasını sarmak için çırpınacağım imkanım oldukça.
YAŞAMI DEĞİL, ÖLÜMÜ KOLAYLAŞTIRAN AKILLI EVLER!!!
Günlerdir ülkemde ki neredeyse herkes gibi bütün duyguları zirvede yaşayan biri olarak, daha fazla uzak kalamadım kalemi elime almaktan da. Acıyı, ölümü, umudu, dayanışmayı, sevinci, paylaşmayı ve hatta kızgınlığı da çaresizlik yüzünden sığdırdık herana. Hepimizin diyecek bir sözü oldu muhakkak bu yaşanan kabusa... Güzel olan en iyi duygu o enkazdan canları sağ çıkaran amansız çalışmalar ve insanımıza uzanan bu yardım deniziydi şüphesiz o da. En kötü duygu da beton yığınlarının insan hayatından daha pahalı olmasıydı ve bu uğurda canların hiçe sayılıpta rant kazanmasıydı sözüm ona bir binanın inşasın da sözü, emeği geçen herkeslerin. Günlerdir yazılıp çizildi, konuşuldu, hatta bu uğurda istifasını masaya koyup çıkanlar oldu kapıya. Ateş düştüğü yeri yakmadı bu defa. Hepimizi yaktı. Yandık ülkenin bir ucundan bir ucuna. Hatta dünya koştu imdadımıza! Covid-19 da dünyanın örnek aldığı ülke, maalesef bu kez tüm dünyadan akıl almak zorunda kaldı bu trajediden sonra.
Güya hayatımızı kolaylaştıran muhteşem donanımlara sahip lüks daireler yaptılar. Akıllı evler, dokunmatik dolap kapaklarından tutunda, elektrik süpürgesi dahi düşünülmüş konforlar eklenmişti aslında yaşamı değil, ölümü kolaylaştıran bu lüks yapılara. Herşeyi yazmak mümkün fakat, yazarak buna insanları alıştırmak daha vahim geliyor bana. Ben en iyisi insan hayatının bu ükede ki ucuzluğuna dikkat çekip, ibret olsun bu yaşananlar diye umarak, insana hayrı dokunan, akleden ahlaklı kalpler diliyorum Allahtan okumuş- okumamış, yetkili- yetkisiz eli iş tutan insanoğluna!!!