Sağlam insan ilişkileri kuramadığımız gibi sağlam binalarda yapamıyoruz...
Parası olan depreme daha çok dayanıklı evlerde oturup enkaz altında kalmazken, 6.8 şiddetindeki bir depremde can kayıpları yaşıyoruz... Yapı denetim kurumlarının bu tür depreme dayanıksız yapılara onay vermemesi gerekirken, bunu ancak deprem olunca akıl edebiliyoruz. En az 7.5 şiddetinde ki bir depreme bile dayanıklı olacak binalar olması gerekirken, bugün en gösterişli yapıların bile ciddi hasarlar gördüğünü kaydediyoruz. Hem Türkiye deprem bölgesi herkes bununla yaşamayı öğrensin diye psikolojik danışmanlık yapıyoruz, hem de depreme dayanıklı olmayan evler yapıyoruz. Biz toplum olarak Allah'ın dediği her şeyi çok yanlış anlıyoruz. Kendi elimizle felaketlere ve ölümlere davetiye çıkartıp, sonra da kadere iman etmezsek dinden çıkarız diye bütün bu akılsızlıkları kadere bağlıyoruz.
Ne trajikomik bir durum değil mi?
Canımızı ve sağlığımızı bile ancak parayla satın alabiliyoruz. İnancımız sağlam ne de olsa Allah'ın dediği olur diyip kendimizi rahatlatıyoruz.
Elbette ki Allah'ın dediği olur. Peki sen onun dediğini yaptın mı diye adama sorulur!!!
Bilindiği üzere depremi en çok yaşayan ülkelerden biride Japonya. Sorun bakalım onların ''deprem korkusu'' hangi safhada. Ya da kaygı, endişe veya ölüm korkuları var mı?
Korkunuzu yaşayın diye yazıp çiziyor, anlatıyorsunuz da, korkunun temelinin, temeli sağlam olmayan yapılar olduğunu bilmiyorsunuz hala!!!
Bu kapitalist yaklaşımın karşısında olup, güzel olan tek birşey var oda;
Bu milletin ''olan olmayana verecek'' mantığıyla, seferberliğini ilan edip yardım etme çabası!!!
Rabbim bu milletin yardımseverliğinden razı olsun!!!